Ana Sayfa
Hasta Bilgilendirme
Arteriyovenöz Malformasyon (AVM)
Arteriyovenöz Malformasyon (AVM)
Arteriyovenöz Malformasyon (AVM) Nedir?
Arteriyovenöz malformasyonlar (AVM'ler), atardamar ve toplardamarlar arasında çok sayıda düzensiz bağlantıya neden olan anormal, kıvrımlı kan damarı düğümleridir. Halk arasında “damar yumağı” adıyla da bilinmektedir. Sıklıkla beyin ve omurilikte görülürken vücudun başka bir bölgesinde de görülebilirler.
AVM’ler Nasıl Oluşur?
AVM'lerin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genellikle doğumdan önce geliştiği bilinmektedir. Anne karnında damarların gelişim aşamalarında meydana gelen bir hata nedeniyle oluştukları düşünülmektedir. Bu durumda, atardamar ile toplardamar arasında normal bir kılcal damar oluşmaz. Kanı atardamardan direkt toplardamara taşıyan “nidus” adı verilen ilkel bir damar bağlantısı oluşur. Bu bağlantı, kanın normalden daha hızlı akmasına ve kan basıncının artmasına neden olur. Bazı durumlarda, AVM'ler travma veya radyasyon tedavisi gibi faktörlerden kaynaklanabilir.
Kimler Risk Altındadır? AVM’lerden Korunmak İçin Ne Yapmak Gerekir?
Aile öyküsü (genetik yatkınlık) bilinen en önemli risk faktörüdür. Bunun dışında travma veya radyasyon öyküsü olan hastalarda risk artmıştır. Erkeklerde kadınlara göre daha sık görülmektedir. AVM'nin önlenmesi için bilinen bir yöntem yoktur. Ancak, AVM'ye sahip olan kişilerin düzenli kontroller yaptırması ve kanamaya karşı önlem alması önemlidir.
AVM’lerin Belirtileri Nelerdir?
AVM’lerin belirtileri kişiden kişiye ve AVM'nin bulunduğu beyin veya vücut bölgesine bağlı olarak değişebilir. Bazı AVM'ler belirtilersiz olabilir ve tesadüfen tanımlanabilirken, diğerleri ciddi şikayetlere yol açabilir. Baş ağrısı, kas zayıflığı, uyuşma veya karıncalanma, dengesizlik, konuşma zorlukları, yüz kaslarında kasılma, epilepsi (sara) nöbetleri, görme kaybı, bilinç kaybı gibi belirtilere yol açabilirler.
AVM’lerin Tanısı Nasıl Konur?
AVM'nin tanısı detaylı bir anamnez ve fizik muayene sonrasında genellikle bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve anjiyografi ile konulur. Tanı konulduktan sonra AVM'nin büyüklüğü, konumu, kan akış hızı ve diğer özellikleri sınıflandırılır. Bu sınıflandırma, tedavi seçeneklerini belirlemede önemli bir rol oynar.
AVM’ler Nasıl Tedavi Edilir?
AVM'nin tedavisi, AVM'nin büyüklüğüne, yerleşim yerine ve belirtilere bağlı olarak değişir. Şunu unutmamak gerekir ki, her hasta farklıdır ve tedavi kararı, AVM'nin özelliklerine ve hastanın genel sağlık durumuna göre özelleştirilir. Tedavi seçenekleri gözlem, mikrocerrahi, endovasküler embolizasyon, stereotaktik radyocerrahi veya bunların bir kombinasyonunu içermektedir.
1-Embolizasyon ve Skleroterapi Tedavisi
Embolizasyonda, bir kan damarı içinden sokulan ve kateter adı verilen bir tüp aracılığıyla AVM'nin merkezine tıbbi yapıştırıcı, metal bobinler ve hatta tıkaçlar gibi malzemeler konulur. Bu maddeler kan akışını engellemeye yardımcı olur. Bir AVM için embolizasyon genellikle AVM'ye bağlı bir arter veya ven yoluyla yapılır. Bir AVM kapatıldığında içinde kan akışı durur ve bu AVM'nin küçülmesine yardımcı olur. Skleroterapide, damarları yok etmek için AVM'ye sklerozan adı verilen sıvı bir ilaç enjekte edilir. Bu süreçte AVM'nin daha az kan akışına veya mümkünse kan akışının tamamının kesilmesinin sağlanması amaçlanır. Skleroterapi genellikle venöz malformasyonlar ve lenfatik malformasyonlar gibi diğer vasküler malformasyonları tedavi etmek için kullanılır.
2-Mikrocerrahi Tedavisi
AVM'nin cerrahi rezeksiyonu için kullanılan bir terimdir. İşlem hastanın kafatasında gerekli büyüklükte bir cerrahi pencere açılarak yapılır. Bu yolla kafatası içine girilip, damar yumağını besleyen damarlar izlenerek yumağın kendisine ulaşılır. Cerrah, yumağı ameliyat mikroskopu ile görerek besleyici damarlarını kapatır, yumağın kendisini çıkarır.
3- Gamma Knife (Stereotaktik Radyocerrahi) Tedavisi
Hedeflenmiş radyasyon ile AVM'yi tedavi etmek için kullanılan invazif olmayan bir yöntemdir. Gerekli planlamalar yapılarak hedeflendirilmiş radyasyon (ışın) AVM’yi oluşturan damar yumağına yüksek doz olacak şekilde yönlendirilerek uygulanır. İşlemden sonra hastalar genellikle eve gidebilir.